The Economist, Türkiye’deki seçimlere ait ‘Erdoğan’ın sergileyeceği davranışlar, bugün son derece kusurlu bir demokrasi olan ülkeyi tam manasıyla bir diktatörlüğe sürükleyebilir’ yorumunu yaptı. Cumhurbaşkanlığı İrtibat Lideri Fahrettin Altun, ‘The Economist, entelektüel açıdan tembel, sıkıcı ve kasıtlı bir cehalete dayalı Türkiye tasvirini yine piyasaya sürdü’ diyerek reaksiyon gösterdi.
İngiltere merkezli The Economist mecmuası, 21 Ocak tarihli sayısında AKP Genel Lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili özel bir belge hazırladı. İşte evraktan satır başları:
‘Dışarıdan bakanlar, Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta yapılacağını söylediği Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine dikkat kesilmeli. Çünkü giderek tutarsızlaşan cumhurbaşkanının idaresinde ülke felaketin eşiğinde. Erdoğan’ın seçim yaklaşırken sergileyeceği davranışlar, bugün son derece kusurlu bir demokrasi olan ülkeyi tam manasıyla bir diktatörlüğe sürükleyebilir.’
“Sayın Erdoğan iktidarda kaldığı müddet uzadıkça daha da otokratikleşti. 11 yıl başbakanlık yaptıktan sonra Cumhurbaşkanı seçildi ve daha evvel zayıf olan bu makamı baskın bir makama dönüştürmeye başladı. 2016’daki darbe teşebbüsünden sonra on binlerce insanı, birden fazla vakit en ufak bir irtibat fısıltısı nedeniyle işlerinden tasfiye etti ya da tutuklattı, birden fazla vakit darbe teşebbüsünden sorumlu tutulan dini kümeyle, örneğin çocukken bu kümenin okullarından birine gitmiş olmak üzere, en ufak bir kontağı olduğu gerekçesiyle.”
‘Kurumları istikrarlı bir formda ele geçirdi, istikrar ve denetleme düzeneklerini aşındırdı. Medyanın büyük kısmını devlet propagandasının bir aracı haline getirdi. İnterneti fiilen sansürledi. Muhalefet önderleri de dahil olmak üzere pek çok eleştirmeni mahpusa attı. AK Parti içindeki rakiplerini saf dışı bıraktı. Yargıya boyun eğdirdi, mahkemeleri muhalifleri taciz etmek için kullandı.’
‘İktidardaki üçüncü on yılına yaklaşırken, geniş bir sarayda oturup, yanlış yaptığında kendisine söylemeye yürek edemeyen saray mensuplarına buyruklar yağdırıyor. Giderek tuhaflaşan inançları süratle kamu siyaseti haline geliyor.’
Cumhurbaşkanlığı Bağlantı Lideri Fahrettin Altun, Twitter hesabından The Economist’e reaksiyon gösterdi. İngilizce olarak yaptığı paylaşımlarda Altun, şunları tabir etti:
‘Yine başladılar! The Economist, entelektüel açıdan tembel, sıkıcı ve kasıtlı bir cehalete dayalı Türkiye tasvirini yine piyasaya sürdü. Klişe kelamlar, dezenformasyon ve küstah bir propagandayla kendilerince Türk demokrasisinin sonunu ilan ediyorlar. Ölçüyü aşan manşetler ve provokatif görsellerle oluşturdukları pazarlama teknikleri kelamda mecmualarını satmalarına yardımcı olabilir. Fakat okuyuculara bunun ucuz propaganda ve dezenformasyona dayalı geçersiz bir gazetecilik olduğunu hatırlatmalıyız. Türk halkı demokrasiye, eşitliğe ve özgürlüğe olan bağlılığını tekraren göstermiştir.
Siyasi sistemimiz, halkımızın demokrasimizi korumak için kanını akıttığı 15 Temmuz 2016’daki hain darbe teşebbüsü de dahil olmak üzere pek çok musibeti atlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan vatandaşlarımızı darbecilere karşı direnmeye çağırdığında milletimizin bu davete yanıtı asırlık bir ders niteliğindeydi. Economist’teki kelamda gazeteciler ve editörler, belirli ki halkımızın demokrasimiz için verdiği çaba hakkında düzgün bir gazetecilik yapma zahmetine asla girmemişler. Bu, büyük ölçüde, girdiği her seçimi kazanmış ve demokratik yollarla seçilmiş Cumhurbaşkanımıza karşı açıklanması güç ve sonu gelmeyen nefretlerinden kaynaklanıyor.’
“Türk halkının Erdoğan’a nasıl ve neden güvendiğini araştırma zahmetine katlanamıyorsanız, sizi kim ciddiye alsın? Ülkemiz, hararetli tartışmaların gerçekleştiği bir seçim periyoduna hakikat gidiyor. Ülkemiz gerçek manada demokratik siyasete sahiptir. Muhalefet aylardır stratejisini belirlemek için çabalıyor. Çok canlı bir demokrasimiz var ve halkımız siyasi sistemini çok güçlü bir halde sahipleniyor.”
‘The Economist’in Türkiye’de gerçekte neler olup bittiği hakkında haber yapma zahmetine asla girmeyeceğinden eminim. Yalnızca okudukları haberlerden kuşku duymayan okuyucuları, mecmuanın hüzünlü durumu hakkında uyarmak istiyorum.’